Rehberlik Servisi

10.12.2012 4977

 

SÜLEYMAN UYAR İLKOKULU

 

         REHBERLİK SERVİSİ

 




ÇOCUĞUNUZ OKULA BAŞLARKEN....

  

Hayatımızda yeni bir sayfa açılıyor. Bu  başlangıç hem onun hem de sizlerin hayatında yepyeni bir dönemin başlangıcı ....

 

 

 

 

 

 

Sizce bu yeni ortam neler ifade ediyor?

-  Yeni ve farklı arkadaşlar, öğretmenler,

-  Yeni bir fiziksel çevre,

-  Yeni kurallar, onları bekleyen sorumluluklar (örneğin, sabah vaktinde kalkıp hazırlanmak, okula yetişmek vb.)

 

Okul, çocuklar için yeni bir sosyal ortamdır

Çocuğun bu ortama uyumu, aileden kazandığı iletişim becerileri ve ilişki biçimlerini kullanmasıyla mümkündür. Çocuğa anaokulu döneminde ve daha öncesinde kendi ayakları üzerinde durabilme yeteneğinin verilmiş olması çocuğun okula uyumunu kolaylaştıracaktır.

 

Okul stresinden kurtarmalıyız

•      "Okul" çocuklarda strese yol açabilir. Okul stresinin en temel nedenlerinin başında okul hakkındaki belirsizlikler ve bilgisizlikler gelmektedir. Daha önce dar bir sosyal çevrede bulunan öğrenciler bu yüzden okula başlama konunda isteksizlik ve stres yaşayabilir. Bu bakımdan çocuk okula başlamadan önce bilgisizlikler ve belirsizlikler giderilmeye çalışılmalıdır.

 

Her şeyin başı anlayış

•      Anne babalar çocuklarına karşı anlayışlı olmalıdır:

     -    "Bebek misin sen, kocaman adam oldun, korkacak ne var?" gibi bastırıcı yöntemlerden uzak durmalıdırlar. Bu yaklaşım sorunları çözmez, bastırır. Bastırılan bir sorun da sonradan daha büyük bir şekilde karşımıza tekrar çıkar.

 

 

Abartılı anlatımlara son verin

•      Okul hakkındaki abartılı yorumlardan kaçınılmalı, çocuklara:

            okul, sınıf, sıra, öğretmen, müdür, ders, teneffüs, sınıf arkadaşı ve okul arkadaşı gibi kavramlar konusunda bilgiler verilmelidir.

 

Çocuğu "okul"la korkutmayın

•      Hata yaptıklarında onları okul veya öğretmenle korkutursak, çocuğun öğretmenden ve okuldan soğumasına sebep oluruz. Okul ceza verilen bir yer olarak gösterilmemelidir.

 

 Ailenin aşırı koruyucu tavrı okul fobisine sebep oluyor

•      Bir hata yaptıklarında çocuklarımızı okul veya öğretmenle korkutursak, çocuğun öğretmenden ve okuldan soğumasına sebep oluruz.

•      Okul ceza verilen bir yer olarak gösterilmemelidir. Okul fobisinin temel nedenlerinden biri aileden ayrılma korkusudur.

•      Çocuk aşırı korumacı bir anlayışla yetiştirilmişse, arkadaşlarıyla iletişimi çok az olmuşsa, dışarıya pek çıkmamışsa kendi ayakları üzerinde duramıyorsa ailesinden uzak kalmak onu çok korkutur. Bu durum pek çok çocukta görülür ve zamanla düzelir. Ancak düzelmeme olasılığı da vardır.

 

 Okul fobisinin belirtileri nelerdir?

•      Okul fobisi (korkusu), kuvvetli bir endişe sebebiyle çocuğun okula gitmeyi reddetmesi veya bu konuda isteksiz görünmesidir.

•      Okul fobisi yaşayan çocuklar genellikle okul saati yaklaştığında isteksizliklerini bedensel yakınmalar ile dile getirmeye çalışır. Çocukta mide bulantısı, karın ya da baş ağrısı şeklindeki bedensel şikâyetler genellikle sabahları uyanır uyanmaz başlar. İştahsızlık ve uykuda huzursuzluk, sık sık hasta olmadığı halde hastaymış gibi davranmak, alınganlık ve sinirlilik, enerji kaybı, okul etkinliklerine karşı ilgisizlik, utangaçlık ve içekapanıklık gibi belirtiler görülür. Çocuklardaki bu belirtiler, okula gitmemelerine karar verilir verilmez de kaybolur.

•      Okul fobisi yaşayan çocuklar için sadece okula gitmek sorundur. Bu çocuklar evde kaldıkları sürece hayatlarından memnundurlar. Hiçbir sorun yaşamazlar. Bu yüzden gerçekte ciddi sorunları, hastalıkları yoktur. Çocuktaki okul fobisi zamanla geçebilir

 

OKUL FOBİSİNDE GÖRÜLEN DİĞER BELİRTİLER

•      Heves ve enerji kaybı oluşmaya başlamışsa,

•      Alıngan ve sinirli olma halinde artış görülüyorsa,

•      İştahsızlık ve uykuda huzursuzluk varsa,

•      Okul etkinliklerine karşı pasif, içe kapanık ve utangaç davranıyorsa,

•      Okulda ve evde daha çok nedensiz ağlamaya, kavga etmeye ve dikkat çekmeye çalışmaya başladıysa,

•      Evde kalmak ve okul ödevlerini kaçırmak arasında seçim yapamayıp aşırı kaygılı olduysa,

•      Bir seferde günlerce okula gitmediği oluyorsa,

•      Okula gitmediği için suçluluk duymuyorsa,

•      Okula devam ettiği zamanlarda iyi bir öğrenci olabiliyorsa okul korkusundan şüphelenilebilir.

ÖNERİLER:

•      Okula gitme konusunda ödün verilmemeli, mutlaka okula gitmesi sağlanmalıdır. Bu çözümün yarısıdır.

•      Çocuğa, okulun amacını açıklamak, okula gitmesi konusunda ailenin tüm fertlerinin kararlı ve tutarlı olması işe yarar. Okula gitmemesi halinde yapılan çalışmalardan geri kalacağı ve bunun kendisi için bazı aksaklıklara yol açacağını anlatmaya çalışılmalıdır.

•      Çocuğun kendini terk edilmiş ve yalnız hissetmesine yol açacak davranışlardan kaçınmalıdır.

•      Çocuğun fiziksel yakınmaları varsa kontrol etmek için doktora götürün.

•      Okula gitmediğinden dolayı çocuğu suçlamamalı, korkusu ve gözyaşlarıyla alay edilmemelidir.

•      Vedalaşmaları çabuk ve kısa süreli tutarak, ayrılıkların doğal olduğu hissettirilebilir.

•      Ona gününüzün nasıl geçeceğini anlatıp, onunla gününün nasıl geçtiği hakkında konuşmak her ikinizi de rahatlatabilir.

•      Çocuğa okula gitmesi gerektiği, zaman geçerse bu korkuya birde derslerden geri kalmış olmanın korkusunun ekleneceği söylenmelidir.

•      Çocuğun endişeleri, duyguları üzerinde konuşmak, hem sıkıntısını paylaşmasını hem de anlaşıldığını hissedip rahatlamasını sağlar.

•      Bu sıkıntılı durumun geçici olabileceği, kendisiyle aynı durumda olan başka çocuklarında olduğu anlatılabilir.

•      Boş zaman ve oyun becerileri kazandırarak anne babaya bağımlılık azaltılabilir.

•      Arkadaş toplantıları düzenleyerek, sosyal beceriler kazanmasına fırsat tanınabilir.

•      Anne babanın beklenti düzeyini gerçekçi kılıp çocuğa zaman tanıması korkuyu yenmesini kolaylaştırabilir.

 

 

 

 

SÜLEYMAN UYAR İLKOKULU

 

         REHBERLİK SERVİSİ


   Müsait Olduğunda Beni Sever misin Anne?

İçeri girer girmez neşeyle bağırdı:
-Anne biliyor musun bugün yuvada ne oldu?
- Görmüyor musun? Telefonla konuşuyorum.
Herkesin sevdiği şey birbirine benzemiyordu. Annesi telefonu, babası arabayı seviyordu.
Her şey erteleniyordu, telefon ve araba söz konusu olduğunda... Bir de eve misafir gelecek oldu mu kendisine hiç yer kalmıyordu.

...Nerelere gitseydi? Annesi kapattı telefonu.
Mutfaktan tencere sesleri geliyordu. Koşarak yanına gitti:
-Sana yardım edeyim mi ? dedi, en sevimli halini takınarak. Annesi manalı manalı baktı:
-Hayırdır? Bir yaramazlık mı var? Bak bir de seninle uğraşmayayım. Çok yorgunum zaten.

Yorgunluk nasıl bir şeydi ? Bazen elinde oyuncağıyla uykuya daldığında anneannesi oyuncağı yavaşça elinden alır :
-'Nasıl yorulmuş yavrucak. Uykunun gül kokulu kolları sarsın seni..'
diyerek alnına bir öpücük konduru verirdi.

Yorgunluk gül kokulu bir uykuya dalmaksa eğer, neden annesi kendisiyle böyle kızgın kızgın konuşuyordu.
-Anneciğim yorulduğun zaman gül kokulu uykulara dalarsın. Anneannem öyle söylüyor.
-Uykuya dalayım da, gül kokuları kusur kalsın. Yorgunluktan ölüyorum.

Bu kelimeden nefret ediyordu.'Yorgunum, yorgun olduğumdan, böyle yorgunken'....
-Anneciğim sen yorulma, diye...
-Yemekte konuşuruz çocuğum. Bankada işler yetişmedi. Baban gelene kadar bunları bitirmem lazım. Hadi sen oyna biraz.

Hani siz yoruluyorsunuz ya...Eeee....Ben de oynamaktan yoruluyorum. Ne yapayım bilmem?
Yapılmaması gerekenleri biliyordu da büyükler, yapılması gerekenleri hiç bilmiyorlardı.
Işıklar söndü birden.
Annesi öfkeyle söylenmeye başladı.

-Mum da yok! diye diye karıştırdı dolapları el yordamıyla.
Çocuk sırtüstü yatıp, anneannesinin köyünü düşündü. Gaz lambasının ışığında deli tavşan masalını anlatışını.
Deli tavsanın duvardaki aksini getirdi gözlerinin önüne. Anneannesi gibi iki ellerini birleştirip işaret parmaklarını yukarı kaldırarak tavşan kafası yaptı.

"Bak deli tavşan" diyerek parmaklarını oynattı. Yoldan geçen arabaların farları duvardaki tavşana yol açtı. Tavşan alabildiğine hür dolaştı sağda solda. Otlarla kuşlarla konuştu. Sonra yorgun düştü. Duvardaki görüntü minik avuçların açılmasıyla kayboldu. Kolu yavaşça kanepeden aşağı sarktı.
Sonra ışıklar geldi.

 

Kadın çocuğun hiç konuşmadığını akıl etti. Birden kanepeye koştu. Küçücük dizlerini karnına doğru çekerek uykuya dalmıştı.
Masanın üstündeki dosyalara baktı iğrenerek. Dindirilmez bir pişmanlık doldurdu içini.
Uyandırmaktan korka korka küçük alnına bir öpücük kondurdu.
Çocuk sanki bir ipucu bekliyormuşçasına aralanan gözleriyle mırıldandı;
"İşin bitince beni sever misin anne" dedi.
Kadın, sevilmek için randevu alan çocuğuna bakarak sabaha kadar ağladı...


 

 

REHBERLİK SERVİSİ SAYFASI